Eczacıbaşı VakıfBank Oyuncuları Hürriyet Pazar'a Konuştu

Eczacıbaşı VakıfBank Oyuncuları Hürriyet Pazar’a Konuştu

Eczacıbaşı VakıfBank oyuncuları Hürriyet Pazar’a konuştu. Hürriyet Pazar’dan Ceren Naz Büyük’ün sorularını yanıtlayan geleceğin yıldız oyuncuları, voleybolda A Milli Kadın Voleybol Takımımızla gelen başarılarla beraber, kendi kariyerleri ve spor severler tarafından büyüyen voleybol ilgisi hakkındaki düşüncelerini aktardılar.

Gökhan Durmaz, U19 Kız Voleybol – Milli Takımı Başantrenörü

Oyuncularımızın şüphesiz hepsi değerli. Fakat U19’da Bianca (İlayda Mumcular) ve Begüm (Kaçmaz) ile beraber çalışma fırsatım oldu. Begüm ile çok kısa süre çalıştık; U17 Avrupa Şampiyonası’nda. Rakip olarak da birçok maça çıktığımızdan dolayı aslında kendisini iyi tanıyordum. U19 Dünya Şampiyonası’nda kendisinden 2 yaş büyüklerle oynamasına rağmen sanki onlarla aynı yaştaymış gibi mücadale etti. Bu emeğinin karşılığını En İyi Orta Oyuncu ödülünü alarak taçlandırdı.

Dilay’ın (Özdemir) önünün açık olduğunu, bu sene hem kulübünde hem de milli takımlarda gösterdiği performanslarla bunu belli ettiğini düşünüyorum. Bianca ise yeni mevkisinde 3-5 aydır oynamasına rağmen iyi bir şekilde gelişti ve takıma gerekli yerde katkı verdi.

Tüm oyuncuların ellerinden gelenin en iyisini, plana bağlı kalarak yaptıklarını düşünüyorum. U19 finalini kaybettiğimiz için bir tarafımız buruk olsa bile uzun zaman sonra altyapılarda dünya finali görmemiz bizi ilerisi için heyecanlandırıyor.

Voleybol ülkesi konumuna gelmemiz aslında uzun bir süreç. 2003’teki ikincilikten sonra tüm paydaşların verdiği emek sonucunda buralara geldik. O zamandan bu zamana kadar kulüplerin ve federasyonların yaptığı yatırımlar altyapımıza da tesir etti. Başkanımız Akif Üstündağ liderliğindeki federasyonumuzun altyapıya çok önem verdiğini ve bunun sonuçlarını yavaş yavaş görüyoruz. Umut ederim bu yatırımlar devam eder ve biz ileride altyapılardan çok daha fazla oyuncular çıkarırız.

Begüm Kaçmaz (16) – Orta oyuncu, VakıfBank

Dedem sporu çok seviyordu. Ceyda (Kuyan) ve Ceylin’in (Kuyan) annesinin olduğu 2003 Milli Takımı’nı çok beğeniyorlardı. Dedem yönlendirdi biraz ailemi.

Voleybola büyük bir kulüpte başlamadım, çok çalıştım. Bir gün fark edileceğimi biliyordum. Vakıfbank beni gördü…

Dünyanın en iyi orta oyuncuları var milli takımımızda. Zehra Güneş, Eda Erdem, Kübra Akman, Aslı Kalaç… Hepsinden bir şeyler öğrenerek, onların seviyesinde iyi bir oyuncu olmak istiyorum. U19 turnuvasında ödül aldığımda Zehra Abla mesaj attı, güzel bir konuşma geçti aramızda. İdol gördüğüm bir oyuncunun bana karşı böyle övgüler söylemesi çok mutlu etti beni. Avrupa şampiyonu olabileceğimizi, çıtayı yukarı çıkarabileceğimizi hissettirdiler.

Voleybol hep parlayan bir spordu ama zirveye ulaştı bu yıl. Psikolojik ve fiziksel açıdan zor bir spor yapıyoruz. Kendimize odaklanıp hedefe ilerlemek gerekiyor. Yeni başlayanlar da her zaman çok çalışsın ve kendilerine odaklansın.

Bianca İlayda Mumcular (17) – Pasör çaprazı, Eczacıbaşı

Sporcu olup okul hayatını yürütmek zor. Amacımız sporcu olmak ama bu, okulu tamamen sıfıra indireceğimiz anlamına gelmiyor.

Sultanlardan Melissa Vargas örnek aldığım isim kesinlikle. Takımımıza en çok sayı getiren oyuncu o. Tekniği, hırsı… Onu izlerken biz de oyunun içinde hissediyoruz kendimizi. Ebrar Karakurt da… Hepsi karakter olarak örnek alınabilecek sporcular.

Geleceğin parlak isimlerinden biri olarak görülmek, göz önünde olmak güzel bir şey. Genç yaşta başarılı olabileceğini anlıyorsun.

Avrupa şampiyonluğu ülkemiz için çok büyük bir başarı oldu. Oradan başlayarak tüm altyapılara ve milli takımlara da yansıyor bu başarı. Türkiye’deki tüm voleybol takımları göz önüne geliyor ki bu çok iyi bir şey.

m Kulübümüzün kadın sporuna çok büyük bir katkısı oldu. Olimpiyatlara gitmek, orada beşinci olmak, iki şampiyonluk… Bence bunlar bizi gerçekten voleybol ülkesi yaptı.

İnsanlar bizimle karşılaşınca voleybolu, takımları konuşuyor. “Kim daha iyi” diyorlar. “Vargas’a selam söyleyin” demişti birisi (gülüyor). “Geçen gün bir maç vardı” diye anlatıyorlar ama benim haberim bile yok o maçtan antrenmanda olduğum için (gülüyor)…

Her antrenörün farklı bir stili var. Santarelli gençlere çok şans veriyor ve turnuvadaki en genç takımlardan biri bizim takımımızdı. Böylece sıradaki kuşağın da emin ellerde olduğunu bize gösterdi.

Dilay Özdemir (18) – Pasör, Eczacıbaşı

Dünyanın en iyi pasörlerinden biri olan Maja Ognjenovic ile antrenman yapma fırsatı yakaladım. Bana çok yardımcı oldu. A Milli Takımımızdan benim mevkimde olan Elif Şahin ve Cansu Özbay’ı çok beğeniyorum.

Daha iyisini nasıl yaparım diye düşünüyorum. Rakiplere değil, kendi gelişimime odaklanarak psikolojimi koruyorum.

Son başarı senelerdir beklediğimiz bir şampiyonluktu. Başından sonuna kadar hak ettik. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz.

Geniş kadroda adımı gördüğümde çok gururlandım. Umarım ileride ablalarımla aynı sahada ter dökme şansı bulurum.

Oyun stilimin Naz Aydemir Akyol’a benzetilmesi beni çok mutlu ediyor. İnşallah ben de onun kadar başarılı bir kariyere sahip olabilirim. Milli takım pasörlerimizden bayrağı devralacak isimlerden biri olarak görülmek gurur verici, aynı zamanda beni iten bir güç. Bunun için elimden gelenin en iyisini yapmaya ve çalışmaya devam edeceğim.

Defne Başyolcu (17) – Pasör çaprazı, Eczacıbaşı

Annem ve babam (Nazan Uzunbay Başyolcu-Mehmet Başyolcu) milli oyunculardı. Boyum uzun olunca deneyelim demişler. Üçüncü sınıftaydım, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde başladım.

Ben hayranlıkla Tijana Boskovic’i izliyordum. Bütün maçlarını takip ediyorum. Smaç tekniği, atakları, sayıları… Onu izleyerek büyüdüm. Eda (Erdem) Abla’nın saha içi karakteri de ayrı bir şey.

Geleceğin yıldızlarından görülmenin baskısı olumsuz değil, olumlu oluyor. Kendimizi daha fazla zorluyoruz. Tabii ki kendimi çok sıktığım anlar da oluyor ama keyif alıyorum. Rekabet etmeyi çok seviyorum. Beni hırslandırıyor. Diyelim karşıdan birisi iyi atak yaptı, ben daha iyisini yaparım diyorum. Hoşuma gidiyor. İleride biz de turnuvadan turnuvaya koşacağız. Zor olacak ama biz küçüklüğümüzden beri böyleyiz. Sevdiğin işi yapınca yorgunluk çok batmıyor. Kupaları düşününce daha çok çalışmak istiyorsunuz. Avrupa şampiyonluğu gelince duygulandım. Bir gün orada olacağımı düşündüm, empati yaptım. Ablalarımın başarısı tüm Türkiye için gurur verici. Şampiyonluklardan sonra araba kornaları, kutlamalar… Çok mutlu ediyor beni! Futboldu en çok sevilen spor. Artık voleybol, futbol kadar ya da ona yakın taraftar kazanıyor. Taksiye biniyoruz, direkt “Voleybolcu musunuz” diyorlar. Sonra “Zehra Güneş’i, Ebrar Karakurt’u tanıyor musunuz”…

Voleybol fiziksel ve karakter anlamında çok şey katıyor size. Takımdakiler arkadaşların değil kız kardeşlerin oluyor. Paylaşmayı öğreniyorsun, fedakârlık yapıyorsun. Hata yaptığında hatasını kapatmak için sayı almaya çalışıyorsun. A Milli Takım geniş kadrosunda yer aldığımı ilk gördüğümde çok şaşırdım, çok mutlu oldum. Hislerimi anlatmak çok zor. Daha çok hırslandım.

Santarelli iki turnuvada iki kupa aldı, çok başarılı bir antrenör. Gördüğümüz kadarıyla çok da eğlenceli.

MEHMET SEVİNÇ – TRT SPİKERİ

Kariyerim boyunca tabii ki olağanüstü atmosferler gördüm. 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası, 2003 ve 2019 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası atmosfer olarak da, tribünlerin sahaya etki etmesi açısından da son derece özel turnuvalardı. Bu turnuvaların ortak noktası hepsinin Türkiye’de yapılmış olmasıydı. 2023 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası’na bakacak olursak belki de spor tarihinde ilk kez ev sahibi olmayan bir ülkenin takımı en iyi atmosferleri yarattı. Düsseldorf’ta grup maçlarında, Brüksel’de eleme maçlarında oluşan tribün atmosferi zannediyorum ki ev sahibi olmayan bir takımın aldığı en büyük destek olarak tarihe geçecek.

Maçı yerinde, salonda, o atmosferin içinde anlatmak çok farklı. Çünkü siz de maçın içine dahil oluyorsunuz ve o anları oyuncularla birlikte birkaç metre ötede yaşıyorsunuz. Rakibi, kendi oyuncunuzu ve teknik ekibi gözlemleme şansınız oluyor. Onların heyecanı, tribünlerin heyecanı, isteği, arzusu size de geçiyor. Maçı anlatmak daha da kolaylaşıyor.

Maçları anlatırken sandalyemden kaç kere ayağa fırladım bilmiyorum. Vargas’la beraber kaç kere sıçradım, Gizem ile birlikte kaç manşet aldım, Cansu ile birlikte kaç kere pas verdim… Kaptan Eda ve Zehra ile birlikte kaç blok yaptım, bilmiyorum. Sanki ben de o anlarda sahadaydım. Ben yaşadım ve yaşadıklarım kelimelerime, sesime yansıdı. Bu da tüm Türkiye’de hissedildiği için çok mutluyum.

Vargas her zamanki gibi finalde de muhteşem oynadı. Bir maşallahı hak ediyordu. 41 sayı alınca “41 kere maşallah” dedim. O sayı da şampiyonluk sayısı oldu. Çok da güzel oldu. Her şey denk geldi. Yine setlerde 2-1 gerideydik ve 4’üncü sette skor 21-17 iken Vargas ile harika savunmanın ardından bir sayı kazandık. Buna da “Çanakkale’yi savunur gibi savunduk” demiştim. Orada maç bitmişti artık. Şampiyonluk havasına bizi sokan sayıydı.

Takımımız şampiyonluğa her zaman inandı. Daha turnuvaya gitmeden buna inanıyorlardı. Turnuvada dikkatimi çeken arkadaşlık ortamıydı. Takımın birlik ve beraberliği şampiyonluğun habercisiydi. İşler kötü giderken de iyi giderken de takım ruhu hiç bozulmadı. Herkes pozitif kaldı.

Türk voleybolu emin ellerde. Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Mehmet Akif Üstündağ ve ekibi son yıllarda Türk voleybolu için son derece kurumsal bir yapı oluşturdular ve her şey saat gibi işliyor. Lise takımında oynayan oyuncusundan en kariyerli milli oyuncusuna, en üst ligde şampiyon olan takımından ülkenin en ücra noktasındaki altyapılara kadar hâkim bir başkan ve yönetim düşünün. Avrupa şampiyonluğu hedeflerden sadece biriydi ve bu daha bir başlangıç.

Kaynak: Hürriyet Pazar

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir