Milli smaçörümüz İlkin Aydın, Socrates Dergi’nin YouTube kanalında yayınlanan “Voleybol Ülkesi” adlı programın konuğu oldu. Galatasaray Daikin’de forma giyen 24 yaşındaki milli voleybolcumuz; Emre Yazıcıol ve Neslihan Demir’in Galatasaray’a karşı hissettiği aidiyet, milli takım sezonu, Paris Olimpiyatları ve Sultanlar Ligi ile ilgili sorularını yanıtladı.
“Seneye iyi bir takım kuracağız diyerek kalbimi çaldılar.”
Genç bir smaçör olarak, Galatasaray gibi bu kadar büyük bir kulüpte voleybol şubesini adeta çektin çevirdin. O ağladığın maç çok konuşuldu, attığın tweette Galatasaray twitter hesabına takımın resmini koyman…Bunlardan sonra bir şeyler değişti gibi. Bunu sen nasıl anlatırsın kendi açından, nasıl gelişti o süreç? Biraz da risk alıyorsun, çünkü ters de tepebilir. Neydi seni ona iten?
Bu ağlama konusunun böyle etkileyeceğini bilseydim kesinlikle sezon başında daha çok ağlardım. Onun bu kadar etkileyeceğini açıkçası düşünmemiştim, orası tamamen benle alakasız bir durum. Tamamen o maçın baskısı; maçı almamız gerekiyor, kötü bir gidişat var. Kazanmayı zaten çok isteyerek çıkıyorum sahaya, bir de böyle üst üste ters tepince ister istemez bir dışarı vurdum. Hiç de kameranın o an beni direkt karşıdan çekeceğini de düşünmedim televizyon yayını olmadığı için. Tweet konusunda şöyle; taraftarımız genel anlamda “kazansan da kaybetsen de hep seninleyiz” dediği noktada biz de voleybol takımı olarak evet üst üste kaybetmiş olabiliriz, bu benim transferimle de bağdaşıyor aslında. Galatasaray gibi büyük bir kulübün arada kötü sezonu olabilir kesinlikle ama bu benim onu bırakacağım anlamına gelmiyor. Benim de transfer döneminde ilk sorduğum soru zaten “seneye ne yapıyoruz?” oldu. İyi bir takım kuruyor muyuz?, evet. O zaman benim için tamam.
Para değil?
Evet, maneviyat ve üstüne takım. Çünkü ben bu ligde ilk 6 oynamayı seviyorum, oynamaya da devam etmek istiyorum. Şu diye düşünmesin kimse; amacım güvenli alanımda kalmak değil. Neslihan Abla ile o zamanlar hep konuşulurken benim de küçükken hep duyduğum; maç oynamak kaç tane antrenmana bedel oluyor aslında tecrübe olarak. İşte 24-24’te atak yapmak antrenman yapmakla aynı şey olmuyor. Bu sorumluluğu almak hoşuma gidiyor, beni de çok ileri götürdüğünü düşünüyorum. Tabii ki bu da var. Bir de üstüne “iyi takım kuracağız” dendiği zaman benim zaten kalbimi çaldılar. O yüzden ben de kaldım.
“Milli takım sezonundan sonra Galatasaray’da duvara çarpmış gibi oldum.”
Sene başında ne kadar hayal kırıklığına uğradın? Takım antrenör değişikliği oldu, Japon pasörün İngilizcesinin pek iyi olmaması…Takımda taşlar çok yerine oturmamıştı. Kötü sonuçlar geliyordu, herhalde senin için baya bir zor bir süreç olmuştur.
Tabii ki zor bir süreç oldu. Bir de şimdi milli takımdan çıkıp geldikten sonra ister istemez antrenman kalitesi, maç kalitesi, her şey çok değişiyor; bu hepimiz için geçerli. Hayal kırıklığı demeyelim de, yani böyle bir tık daha duvara çarpmış gibi oldum; çünkü ne yapacağımı bilemedim maçlarda. Nasıl bir sorumluluk almam gerekiyor? Sahada hangi işin ucundan tutmam gerekiyor? Dağıldım yani, ‘ne yapacağım ben?’ baskısına girdim. Bir de böyle çok ilginç bir şekilde inat gibi bu sene benim bir tık daha dizimin ağrısının çok olduğu bir sezon. Antrenman kaçırmamaya çalışıyorum, işte dediğiniz gibi Japon pasör geldi, çok farklı bir kültür. Biraz ben fedakarlık yaptım, biraz o fedakarlık yaptı. İkinci devreye de iyi başladığımızı düşünüyorum bu açıda. Herkeste bir toparlanma var. Evet başta bir tık daha sıkıntılıydı durum ama herkes daha çok maç kazanmak istediğini bence gösterdi. Bu da bence çok önemli bir şey. Belki kimyası tutmayabilir, insanlar birbiriyle iyi anlaşmayabilir ama herkesin bir hedefe odaklanması bizimki gibi böyle iyi bir toparlanmaya götürüyor bence takımları. O yüzden şu anki durumdan memnunum. Evet, başta bir duvara çarpmış gibi oldum. Ama şu an herkesin maç kazanmayı istemesi çok güzel bir şey.
“İlk hedefim Galatasaray’da bayrak oyuncu olmaktansa Galatasaray’la başarılı olmak.”
Çok çok iyi bir oyuncudan bayrak oyuncuya dönüşme gibi bir duruma evriliyor mu durum? Çünkü benim en çok önemsediğim şey bu sene İlkin Aydın deyince bu oldu. Şimdi şu konuşuluyor: İlkin Aydın Galatasaray’ın Eda Erdem’i olabilir. Çünkü, “Ben bu kulübe 17 yaşında geldim, uzun süredir buradayım, bana güvendiler. Ben de en iyi halimle, Galatasaray’ın en iyi halinde olmak istiyorum.” dedin sen. Sence de buraya doğru bir gidiş var mı? Tabii ki Eda Fenerbahçe’de 15 senedir oynuyor. Geleceği tahmin etmek çok kolay değil ama İlkin Aydın’ın Galatasaray’la olan ilişkisi biraz değişti mi?
Camiayla ve taraftarımızla olan ilişkimin kesinlikle değiştiğini düşünüyorum ve hissediyorum da bu arada maçlarda. Ama hele bir başarılı olalım, ondan sonra bayrak oyuncu olma işini konuşuruz. Ama benim ilk hedefim Galatasaray’da bayrak oyuncu olmaktansa önce Galatasaray’la başarılı olmak. Ondan sonra tabii ki onlar beni o gözle görürse mutluluk duyarım.
“Olimpiyat kadrosunda olmak Santarelli’nin takdiridir.”
Galatasaray’da kaldın, çok göz önündesin, takımı taşıyorsun. Çok iyi bir takıma gitme şansların olduğunu da biliyoruz, ama bir taraftan da çok top aldığın, çok göz önünde olduğun, yıldızı olduğun bir takımdasın. Sen baya iyi bir sezon geçiriyorsun. Olimpiyatlarda 12+1 gibi bir kadro olacak. Olimpiyat ve kadro ile ilgili ne düşünüyorsun? Hepiniz arkadaşsınız ama elbette herkesin istekleri, beklentileri var; herkes takımda olmak istiyor. Nasıl görüyorsun?
Olimpiyat deyince zaten herkesin hayalidir Olimpiyat’ta ve bir de kürsüde olmak, bir de böyle bir hedef varsa iyice zaten bizi heyecanlandıran bir şey. Ben sezonda hiç Olimpiyat’ı düşünerek oynamıyorum açıkçası. Şimdi bunu doğru anlatmam lazım. Şu anda Galatasaray’ı ve kendi formumu düşünüyorum sadece, kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Ama bunu sadece Olimpiyat için yapmıyorum, bunu kendim için yapıyorum. Olimpiyat kadrosunda olmak da Santarelli’nin takdiridir. O kimi seçerse, kimi götürmek isterse onu götürür. Tabii milli takım işi ülke işi. Hepimiz bunu istiyoruz. O yüzden kim giderse gitsin kürsüde olalım istiyorum.
Nasıl geçti geçen yaz? Hala böyle yatağa yattığın zaman rüyalarına giriyor mu? Rüya gibiydi değil mi?
Zaten nasıl geçti, nasıl bitti? 3 kupa 2 şampiyonluk falan böyle nasıl geçtiğini çok anlamadık. Bu arada mobilize etme konusu bence burada da var. Biraz milli takım olarak başka şeyleri de temsil ettiğimizi düşünüyorum şampiyonluklar ve kupalar dışında. Bence en büyük efekti o oldu ve beni şahsi olarak çok mutlu eden bir şey bu. Madalyaları, kupaları geçtim işte şimdi küçük kız çocuklarıyla karşılaşıyoruz, bazen böyle bizi durdurup konuşanlar oluyor. Çok büyük bir duygu. Asıl beni çok etkileyen kısmı o.
“Sultanlar Ligi’nde ilk üç takımın mücadelesine girelim istiyoruz.”
Biraz lige dönelim. Galatasaray özelinde bahsettik, yukarıya doğru giden bir tırmanışınız var. Son maçı kazandınız PTT’ye karşı. Bir geri dönüş oldu. Ligi nasıl görüyorsun İlkin?
İlk üç takımın kendi arasında bir rekabeti var zaten yukarıda şu an. Belki bir önceki senelere göre bu birazcık daha fazla görünüyor olabilir şu an. Gerçekten bence büyük bir fark var çünkü. Ama onların altındaki bütün takımlar birbiriyle çok çekişmeli maçlar oynuyorlar. O açıdan tabii güzel oluyor, daha seyri keyifli oluyor bence. Oynaması da daha keyifli oluyor bu arada. Sadece işte biraz önce de bahsettik, istiyoruz ki o ilk üçün mücadelesine de girelim. Onlar o kadar ayrı takılmasın, onlar da ligin parçası olsun diye. Tabii daha benim hoşuma gider kendi açımdan.
Röportajın tamamını izlemek için tıklayınız.