VNL Rüzgarı Ankara Spor Salonu’nda Esti
Bu köşe yazımda size biraz VNL’in bana hissettirdiklerinden ve maç ile ilgili yorumlarımdan bahsetmek istiyorum. Olimpiyattan beri gün saydığımız, nihayet Filenin Sultanları’nı izleyebileceğimiz günler yaklaşmıştı. Burada bir yandan VNL haberleri girerken, öte yandan ilk hafta maçlarına gidemeyecek oluşuma çok üzülüyordum. Çünkü VNL biletleri satın aldığımız uygulama sağ olsun bilet alırken ekran donma gibi, sayfa hatası gibi, bilgisayar ve mobil uygulama arasındaki senkronizasyon sorunları gibi çeşitli hatalarla voleybol severlere sinir harbi yaşatmış ve sabaha kadar uyumayıp site nöbeti tuttuğu halde bilet alamayan binlerce kişiden biriydim, iki saat daha uğraşıp en son bitap düşüp uyumaya karar verdim. Hasbelkader belki uyanınca fazladan birileri bilet almıştır, ben de onlardan satın alırım diye düşünüyordum. Uyandığımda bi tweet attım fazladan bileti olan varsa satın almak için ve günün sonunda final etabı kombinesi satın aldım.
Aslında ilk hafta maçlarına gitmek planlarım arasında yoktu, hem şehir dışından gideceğim için zor oluyordu hem de bilet, konaklama ayarlamak gerekiyordu. Arkadaşlar ile o hafta için ortak bir karar alamamıştık ve hepimiz finale gidelim diye anlaşmıştık. Ta ki 30 Mayıs’a kadar. Site için Milli Takım haberi yaptıkça, Twitter’da Filenin Sultanları’nın fotoğraf ve videolarını gördükçe özlem katsayım artıyordu ve içimden sürekli keşke ilk haftaya da gidebilsem diye düşünüp duruyordum. Kulüp sezonundan sonra milli maçların bütünleştiriciliği, takım taraftarlarının tek tarafta buluşması, milli ruhun ateşleyici duygusu bana her zaman çok keyif vermiştir ve tabii ki Ebrar Karakurt. Ebrar’ı tekrar Türk parkelerinde izlemek için 1 yıldır bekliyorduk, çok özlemiştik. 30 Mayıs akşamı ani bir kararla en azından ilk gün maçına gitmeye karar verdim ve bilet arayışına girdim, Twitter’da maça gidemeyecek olan birinden bilet buldum.
Veee…
Maç Günü
31 Mayıs sabahı otobüse bindim, yolculuğum boyunca Filenin Sultanları videoları izleyip iyice gaza geliyordum bir yandan da yolculuk geçmek bilmiyordu. Heyecanlandıkça yol uzuyordu sanki. En sonunda AŞTİ’ye ulaştım, Tayland Bulgaristan mücadelesine hâlâ 1 saat kadar vakit vardı ama ben sanki geç kalmış gibi koştura koştura taksiye atladım. Çünkü çabucak oraya ulaşıp salonu ve etkinlikleri görmek istiyordum.
Salona geldiğimde uzunca bir sıra vardı ve hava oldukça bunaltıcıydı. Sıraya girdim hemen, uzun kuyruğun yanında köfteciler, bayrak satıcıları falan vardı. Sıradakiler birbiriyle muhabbet ediyordu, her şey çok keyif veriyordu, yolculuğun üstüne sırada beklemek bile… Aslında ayakta sabit, yerimde durmayı hiç sevmem. İçimden hayıflanıyordum acaba Dünya Kulüpler Şampiyonası’ndaki kadar sırada bekleme muhabbeti uzun sürer mi, salona alımlar yavaş olur mu ki diye ama beklediğim gibi olmadı. Bu sefer sıra daha seri aktı 20 dakikaya falan içeriye girebildim.
Salona ilk girdiğimde Tayland Bulgaristan maçını seyretmeye gelenin de kayda değer yoğunlukta olduğu ve gelenlerin yığılma yapmaması için her kata neredeyse yemek yiyebilecekleri ve diğer ihtiyaçlarını satın alabilecekleri büfe koyulması iyi olmuş diye düşündüm. Etraf ve lavabo temiz ve hijyenik duruyordu. Maçı seyretmeye gelenler genelde genç yaş aralığında olsa da; çocuk da, yaşlı da vardı ve herkesin gözlerinde yazımın ilk başında söylediğim gibi Milli Takım’ımızı desteklemenin heyecanı vardı. Artık 15:30 Tayland Bulgaristan mücadelesi başlamıştı, seyirciler ilgiyle maçı takip ediyordu. Etrafı incelediğimde salon güvenliğinden, çalışanından tutun herkes sanki ev sahibi oluşumuzun hakkını vermek adına ekstra dikkatli gibiydi. Mücadele 3-0 Tayland galibiyetiyle sona erdi.
Taraftar Etkinlik Alanı
Ayyyyyyyyyy o kadar keyifliydi ki, özellikle Trendyol sahnesine bayıldım. Sahnede Aunties Band adında bir grup vardı, aşırı keyif veriyordu ortama. TVF ve sponsorlar harika bir taraftar eğlence ortamı hazırlamışlar. Alanda yok yoktu. Mini voleybol sahası, en hızlı servis, hedefi tutturabilir misin, ne kadar yükseğe zıplayabilirsin, BtcTürk çarkı, Supradyn voleybolun enerji noktası gibi çeşitli aktivite alanlarıyla vakit geçirmek için her şey düşünülmüştü, yemek yiyip, dinlenmek adına cidden eksiksiz bir ortamdı. Festival alanı gibiydi gerçekten masraftan kaçınılmamış çok şaşırdım. Sloganımız olan ”Biz Voleybol Ülkesiyiz”in hakkı sanırım her kalemde veriliyor artık. Buradan da TVF’ye tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum benimle aynı fikirde olan tüm voleybol severler adına.
Naz Aydemir Akyol’a Veda
45 saniye sürdü…
Söyleyecek çok şey olsa da, anlatacak bir şey bulamıyorum şu an. Seni çok seviyoruz Naz.
Büyük An Gelip Çattı
Millilerimizin maç saati geldi. Kalbim ağzıma gelecek kadar heyecanlıydım. Batu artık millilerimizi sahaya davet ediyordu. O da işini çok iyi yapıyor, tribünü gaza getirmekte üstüne yok gerçekten. Tek tek isimleri anons etmeye başladığında tribün sanki alev atıyor. Kaptan Eda’sı, Kaplan Hande’si, Türk Duvarı Zehra’sı, kurt bakışlı ömrüm Ebrar’ımı anons ettikçe salon sanki yıkılıyordu, atmosfer muazzamdı, herkes çıldırmış gibi sevinçle bağırıyordu… (İyi ki varsın be Filenin Sultanları)
Maç Başlasın Düdüğü
Sonunda aylardır beklediğimiz maç başladı. Herkes ve hatta oyuncular dahil o kadar heyecanlı ve enerji doluydu ki uzun zamandır bir topluluğu bu kadar mutlu görüyordum.
Maçın teknik analiz kısmını es geçecek olursam, değinebileceğim tek şey; takım uyumu henüz oturamamış olsa da, birbirine geçen enerjileriyle iyi bir voleybol oynayıp 3-0 galip gelmeyi başardılar. Sizlerle gurur duyuyoruz Filenin Sultanları.
Buraya kadar okuyanlara helal olsun, teşekkürler 😀 Görüşürüz <3
Yol uzun, yol ince, bizler heyecanlı… Önünüzdeki maçlarda başarılar kızlar, sizi çok seviyoruz.
Sonuna kadar okudum ve yazınızı çok beğendim. Dediğiniz gibi salonda muhteşem bir atmosfer vardı. Voleybolu seven ve takip eden herkesin yaşaması gereken bir atmosfer.
Değil mi ya herkes en az bir kere büyük bir maça gitmeli bambaşka bir atmosfer
Çok eğlenceli, okumadı keyifli bir yazı olmuş. Lütfen devamı gelsin
Teşekkür ederim Sedo’m
emeğinize sağlık, artık takipteyiz. 🙂
Teşekkür ederim dostum