Geçtiğimiz hafta Igor Gorgonzola Novara ile yollarını ayıran Türk Milli pasör çaprazımız Melis Durul, editörümüz Mari’nin YouTube kanalından yayınladığı “Ne Oldu?” adlı programın konuğu oldu.
Bu sezon Igor Gorgonzola Novara ile anlaşmaya varan ve 19 Ağustos 2023’te takımın antrenmanlarına dahil olan Melis Durul’un, İtalyan ekip ile sözleşmesi sezon bitmeden feshedilmişti. Durul, Novara’yla yollarının ayrılma nedeni ve İtalya sürecinin içeriği hakkında “Ne Oldu?”da birçok soruyu yanıtladı.
“Takım antrenman yaparken sakat olduğum için o sahaya adım atamamak insanı biraz yıpratıyor.”
Sakatlıktan çıktın Melis, öncelikle çok geçmiş olsun. Sakatlık nasıl başladı ve ilerledi, ne zaman çıktın? Sakatlığın bir özetini geçebilir misin?
Sakatlık sürecimden de iki ay geçti aslında, artık sakatlık biteli çok oldu. En son ne zaman böyle zorlu bir sakatlık geçirdim hatırlamıyorum, bir 5-6 senesi vardır. Ekim sonu başladı, Kasım başı geri döndüm sahalara; 6 hafta sürdü. Kalfımda bir 1,5 santimlik bir yırtığım vardı. Kalfımdan da ilk defa sakatlandım. Hep böyle küçük küçük yırtıklarım oluyor bir yerlerde. Böyle bir duraklama dönemini bayadır yaşamamıştım, o yüzden ilk sakatlandığımda böyle yaptım ben: “Yok ya o kadar önemli bir şey yoktur, sıkıntı yoktur.” filan diye gittim. İlk zamanlar bizim fizyoterapistimiz, “Melis, bu biraz ciddi gibi gözüküyor.” demişti. Çünkü bir antrenmanda, yanlış hatırlamıyorsam 18 Eylül filandı, sabah kalfımı gereğinden fazla gergin hissettim, tedavi oldum. Akşam antrenmanında da beni zorlayan, ağrı hissettiren bir durum yoktu. Fakat bir atak yaptım, düştüm; böyle enteresan bir şey hissettim. Zamanla artık kas ağrısı veya başka bir şey olduğunda anlayabiliyoruz. “Bu normal bir ağrı değil” dedim. Hemen bakıldı. Bana göre dediğim gibi dedim ki “o kadar da önemli bir şey yok.” Benim kas ağrılarım biraz uzun sürebiliyor bazen, vücudum biraz gergindir benim normale göre. Ultrason çekildi, baktık orada bir yırtık var. Normalde yaklaşık 7-8 hafta demişlerdi bana ama hem bence anatomik olarak genetiğimden kaynaklı, hem de Ale ve Ilic fizik tedavimi gerçekten çok iyi başardılar. Aynı zamanda kondisyonerim Matteo da o dönemde çok iyi iş yaptı, çünkü geri dönüşümde kas kaybı olmadan hemencecik dönebildim; bu çok önemli bizim bu ara verdiğimiz sakatlık dönemindeki rehabilitasyon süresinde. Ama tabii zorlayıcıydı mental ve fiziksel olarak. Size şöyle söyleyeyim, 6 haftada galiba bir kere tatil yaptım. Habire sabah fitness akşam fitness ve tedavilerle geçti. O da biraz yorucu oluyor o tempoya. Bir de takım orada antrenman yaparken sen dışarıda sakat olduğun için o sahaya adım atamaman insanı biraz yıpratıyor. Ama çok şükür, ne sakatlıklar yaşadı benim yakın çevremdeki insanlar. Ben halime şükrediyorum, Allah büyük küçük kimseye sakatlık vermesin. Bunu da atlattık, bu da bu işin bir parçasıydı sonuç olarak ama artık hiçbir şey kalmadı çok şükür. Hemen de toparladım, bir sıkıntım yok.
“Bastırdığım veya içimde ukte kalan, ya da pişmanlık adı altında hissedeceğim herhangi bir şeyim yok.”
Çok çok geçmiş olsun. Aslında kendin de bahsettin antrenman yaparlarken sakatlığın verdiği o yıpranmışlık bazen çok baskın hale gelebiliyor duygularda. Ben merak ediyorum, bir profesyonel sporcunun akışı bazen bu şekilde hızlı ve sert olabiliyor; yani sözleşme imzalayabiliyor, gidebiliyor ve bir şeyler ters gidip geri dönebiliyor. Bu durumlarda duygular hızla değişiyor alınan radikal kararlarla. Hisler söz konusuysa eğer sakatlıkla ilgili veya Novara’dan ayrılma sebeplerinle alakalı genel anlamda senin şu anda bastırdığın bir hissin, bir duygun var mı merak ediyorum açıkçası?
Hiçbir duygum yok, bastırdığım veya içimde ukte kalan, ya da pişmanlık adı altında hissedeceğim herhangi bir şeyim yok. Bu programı sen teklif ettiğinde çok memnun oldum, çünkü bu süreçte, neredeyse bir hafta olacak ben döneli, ister istemez herkes merak ediyor. Yazanlar oldu, güzel mesajlar aldım, kimi haberler gördüm doğruluk payı olmayan, kimi yorumlar var haklı olarak insanlar düşüncelerini paylaşıyorlar. Ben kendim bir post paylaştığımda altına bir şeyler yazmaya çalıştım net bir şekilde ama tabii herkesin yorumuna da kalmış oluyor. Bazıları yanlış da yorumlayabiliyor. Kendilerine göre yorumluyorlar, bir şeyler duyuluyor; anlatabiliyor muyum? Biraz kafa karışıklığı yaratabiliyor insanlarda doğal olarak. O yüzden burada da şu an artık bir hafta geçti, ben İtalya’dan dönerken geçmişi geçmişte bırakarak döndüm aslında İstanbul’a. Çünkü artık o sayfa kapandı benim için her anlamda, önüme bakmam gereken bir süreçteyim. Bu kararı almak da hayli zorladı beni. Bu benim kararımdı, bir anlık verilen bir karar asla değildi. Bir süreç diyelim. Bu kararı almamla bazı şeyler beni zorladı da diyebiliriz. Çünkü kimse zaten herhangi bir kulübe böyle bir deneyim yaşamak için gitmiyor. Ama bu illa negatif de algılanmasın; çünkü bazı yorumlardan anladığım, bir spekülasyon, bir negatiflik bekliyor insanlar ya da kötü bir şey olduğunda sanki böyle bir ayrılık oluyormuş gibi bir algı var. Benim hiç öyle bir şeyim olmadı. Tersine, benim bu kararı kendim için vermem gerekiyordu. O yüzden vicdanen çok rahatım, hiçbir şekilde hiçbir duygum kalmadı. Her şeyi de paylaştım, veda ettiğimde de tek tek veda etmeyi seçtim. İlk günden son güne inanılmaz insanlar tanıdım. Ben herkese de aynı şeyi söyledim, bu bir veda gibi gözüküyor olabilir ama bence birçok şeyin de başlangıcı. Kulüpteki bütün çalışanlar, antrenörler, takım olarak; onlara ne hissediyorsam, onlar hakkında ne düşünüyorsam, nasıl bir sevgi besliyorsam karşılığını aldım ve onu da gördüm. Bu insana bence şanslı hissettiren bir şey her şeyin karşılıklı olması. O yüzden aramızda öyle bir durum oldu ki çoğu veda konuşmamda ağladım, konuşamadım. Biraz duygusal bir yapıya sahibim, onlar da beni tanımış, karşılıklı gözlerimiz doldu, yeri geldi ağladık. Kulübün benim bu kararıma saygı göstermesi anlayışla karşılaması benim için en büyük mutluluktu. Dediğim gibi hayatta neyin ne olacağını bilmiyoruz, öyle bir yol çıkıyor ki o yol kapanıyor, başka bir yol açılıyor. Dediğim gibi kimse hiçbir yere böyle bir deneyim yaşamak için gitmiyor. Ama her şey olması gerektiği gibi, bu kararı da vermem gerekiyormuş. O yüzden bu konuda verdiğim karardan ötürü gerçekten kendimle gurur duyduğum da bir süreci yaşıyorum açıkçası. Yine aynı şeyi söylüyorum, kulüple de aynı şeyi söyledim; kimseyle hiçbir problemim yok, kimsenin de benimle problemi yok. Gayet güzel bir şekilde ayrıldık. Hatta onlar da söyledi, “bizi çok iyi hatırla” dediler. 4 ay dolu dolu geçti ve onları çok iyi hatırlayacağım, onlara da aynı şeyi söyledim. Nitekim onlar da bana aynı şeyi söylediler, beni tanıdıkları için ne kadar mutlu olduklarını ve ayrıldığım için ne kadar üzgün olduklarını dile getirdiler. Bakalım, bu kapım kapandı. İtalya’yı da yaşamış oldum. Şimdi geleceğim bulanık bile değil, nereye gideceğimi bilmiyorum açıkçası. Ama her zaman, klişe gibi geliyor ama, anı yaşayan, “her şerde vardır bir hayır” felsefesine inanan biri olarak, menajerim Barış Abi’nin de söylediği bir söz vardır; “su akar yolunu bulur” diye, çok da severim o sözü. Biraz andayım, bakalım neler gelecek, hangi kapılar açılacak bana.
“Benim için voleybol eşittir eğlenmek.”
Bütün profesyonel oyuncular İtalya ligini tecrübe etmemişlerse bir yerden sonra bir sezon da olsa etmek istiyor mutlaka. Senin İtalya ligine giderken oyununda perçinlemek istediğin bir yönün var mıydı?
“Oyunuma ne katarım?”ı tabii ki de düşünüyorsunuz. Çünkü her yıl, her sezon kendime bir şeyler katmak adına bir yerlere gidiyorum. Herkesin bir eksiği var, kimse mükemmel değil, dört dörtlük değil. Spesifik olarak “şunu yapmam gerekiyor” diye gitmedim. Ama, her yıl benim için boş bir sayfa. “Acaba ne deneyimleyerek geri döneceğim?” diye bakıyorum. İtalya’da ligi çok merak ediyordum, çünkü herkesin ağzında hep aynı şey dolanıyordu; ki buna şahit olmak…dedim ki, “herkesin neden bunu dediğini anlıyorum.” Ama şöyle bir şey de olmasın, ben bunu bir yerde daha söylemiştim, Türkiye ligiyle gerçekten çok az bir fark var. İtalya ligi gerçekten bütün takımlarda, sonuncu ya da birincisi, yenme yenilme olabiliyor. 3-2 Scandicci Roma’ya karşı oynadı mesela geçen hafta. Scandicci dediğimiz ikinci, Roma dediğimiz altıncı. Ben de her sezon gitmeden önce, gideceğim kulübe karşı çok beklentiye girmiyorum açıkçası. Çünkü çok beklenti de insanı hayal kırıklığına uğratabiliyor. Böyle çok büyük vaatler, büyük umutlar, büyük hayallerle değil. Ama genel olarak şuna bakıyorum; elimdeki şey ne? Veriler neyse onu en iyi şekilde kullanmak. Benim gittiğim kulüpteki belli başlı şeyleri analiz ediyorsunuz artık. Karşılaştırma yapmadın ama demek istediğim evet önümde bu var, imkanlarım bunlar; bunun üzerine ben kendime ne katabilirim, antrenörüm veya staff bana ne katabilir? O yüzden perçinleme kısmında hani böyle spesifik bir şey demesem bile, ben her zaman aynı şeyi söylüyorum; kazanmak çok önemli ama kazanırken eğlenmem de çok önemli. Benim için voleybol eşittir eğlenmek. Çünkü kazanmak var, kaybetmek var. Huzurlu olmak, eğlenmek, mutlu olmak zaten başarıyı getiriyor benim için. Her seferinde her kulübe her sezon onu diyorum: eğlendiğim süre içinde kendime ne katabiliyorsam, antrenörümün benden beklentisi, benim o takımda amacım neyse, en iyi şekilde onu vermek ve onun için de zaten her antrenmanı yapmak.
Mari’nin Melis Durul ile röportajının tamamını izlemek için tıklayınız.