Zehra Güneş, Elle Pop-Up’a konuştu. Genç orta oyuncu, röportajda voleybol hikayesinden en başından itibaren bahsetti. Röportajdan bazı soru – cevaplar şöyle;
”Profesyonel atlet olmak beni heyecanlandırıyor” diyen milli oyuncu, ”Yaşam şekli kazanma hırsı, takımı ileri taşıma azmi ve adanmışlık… Öğrenilmiş bir duygu mu bilmiyorum çünkü 11 yaşımdan beri bu duyguyla büyüyorum.” diyerek hikayesini özetli.
Zehra Güneş: ”Kendime limit koymak istemiyorum.”
Ödüller, kazanımlar… Bunlar bu yolculuğun bir parçası. Geleceği merak ediyorum, hayal de ediyorum; zaten o yönde de kendime pek çok açıdan bugünden yatırım yapıyorum.
- Çok küçükken başka bir mesleğin hayalini kurmuş muydunuz?
Astronot olurdum, buna eminim. Kutup Yıldızı’nın peşinde bir astronot…
- Maçlar/şampiyonluklar kazanıldığında, başarı geldiğinde bu işin en ışıltılı, keyifli kısmı. Bu mesleğin zorlayıcı kısmı hangisi, maç mı antrenman mı veya nedir?
Ne antrenmanlar, ne maçı kaybetmek… Psikolojik olarak bence tüm süreci yönetebilmek; maç içinde ya da sezon içinde yaşadığınız düşüşleri ya da muhteşem performansı anlamak ve yönetebilmek. En iyi ya da en zor gününüzde objektif olup, yola devam edebilmek. Şampiyonluklar, kupalar, bireysel ödüller… Bunların hepsi çok önemli ama esas önemli olan yolculuğu sürdürebilmek, pembe veya gri toz bulutunda kaybolmamak.
- Zehra Güneş’in “normal” bir günü nasıl başlar, nasıl devam eder?
Hangi kıtada ve zaman diliminde olduğum farketmeksizin güzel bir kahve… Milli Takım ya da Kulüp sezonundaysam, günde 4-6 saat arası antrenmanımız oluyor. Arada dinlenme, masaj gibi rutinlerimiz var. Sabahtan akşama kadar genelde kulüpte ya da kampta oluyoruz.
- “Sporcu gibi” yaşamak size zor geliyor mu yoksa bunu da her şeyiyle seviyor musunuz?
Başka türlü yaşamayı bilmiyorum ki! Zorluklar var tabii ki hem fiziksel hem mental. Hangi mesleğin zorluğu yoktur ki?
- Kötü geçen, kaybedilen bir maç sizi nasıl etkiliyor? Hep “sporcu kaybı anında silmeli, gelecek maçlara odaklanmalı” deniyor. Kaybedilen bir maç daha da hırslandırıyor mu?
Voleybol bir takım oyunu, o gün en iyi versiyonunuz sahada olsa dahi, takım olarak sinerji yakalayamazsanız kazanmak pek mümkün olmayabiliyor. Kaybetmek hırslandırır mı? Kaybetmek değil. Kendi potansiyelimi ortaya koyamamak, daha iyisini yapabileceğimi ya da takım olarak yapabileceğimizi bilirken yapamamak beni düşündürür. Kendimi eleştirmekten veya tartmaktan, bir sonraki mücadele için kendimle ilgili yeni bir bilgi edinmekten kaçınmam.
- Maçlara mental olarak nasıl hazırlanıyorsunuz? Gününüzün nasıl geçtiği sizi olumlu/olumsuz etkiliyor mu?
Çok uzun yıllardır bir spor psikoloğum var. Zihnimi yönetmeyi, fiziksel iniş çıkışlar sırasında potansiyelimi yönetmeyi uzun yıllardır çalışıyorum. En az fiziksel dayanıklılıktan daha fazla emek verdiğim bir şey olabilir bu…
- Sahada/maçta her karar mantıkla mı veriliyor? Yoksa duygular veya karakteristik özellikler de devreye giriyor mu?
Pek çok spor dalında olduğu gibi voleybolda da kararlar, daha önce alınmış doğru ya da hatalı milyonlarca kararın.. hafızanın (doğru kelime galiba bu) tezahürü. Risk alabilmek ya da liderlik gösterebilmek, bence sizin de bahsettiğiniz gibi karakteristik ve belki biraz da tecrübe ile ilgil…
Röportajın tamamı için tıklayınız.